1 Ocak 2015 Perşembe

II. OSMAN (GENÇ OSMAN)




II. OSMAN

On Altıncı Osmanlı Sultânı




Babası: I. Ahmet 
Annesi: Mahfiruz Haseki Sultan
Doğum Târihi: 3 Kasım 1604
Vefât Târihi: 20 Mayıs 1622
Saltanat Müddeti: 26 Şubat 1618 - 10 Mayıs 1622
Türbesi: İstanbul’dadır.



Sultan Genç Osman 14 yaşında iken, amcası Sultan I. Mustafa'nın tahttan indirilmesi üzerine Osmanlı tahtına oturdu. Arapça, Farsça, Latince, Yunanca ve İtalyanca gibi Doğu ve Batı dillerini öğrendi.

Sultan Genç Osman, Fâtih Sultan Mehmet devrine kadar yapıldığı gibi saray dışından, Şeyhülislam Esad Efendi’nin kızı ve Pertev Paşa'nın torunu ile evlendi. Yavuz Sultan Selim devrinden îtibâren pâdişah saray dışından evlenmediği için bu davranış önemli bir değişiklik oldu. Kendisine planlarını uygulayacak bir sadrâzam bulamadı.

Târihte eşine az rastlanır bir şekilde tahtan indirilerek, Yedikule Zindanlarında boğularak öldürülen Sultan Genç Osman, babası Sultan I. Ahmet'in Sultanahmet Câmii'nin yanındaki türbesine defnedildi. Tahta çıkar çıkmaz devlet erkânı içindeki üst düzey yetkilileri değiştiren, müderris ve kadıların atanma yetkilerini şeyhülislamdan alan bir pâdişahtı.


İran ilişkileri

Sultan Genç Osman tahta çıktığı sırada Sadrâzam Halil Paşa, İran Seferi’ndeydi. Osmanlı Ordusu Pul-i Şikeste'de yenilmesine rağmen, İranlılar, mukaddes saydıkları Erdebil şehrinin Osmanlıların eline geçme ihtimâli üzerine barış istediler. Serav sahrasında, daha önce iki devlet arasında imzâlanan Nasuh Paşa Antlaşması baz alınarak imzâlanan Serav Antlaşması'yla barış tekrar sağlandı (26 Eylül 1618).


İtalya ve Akdeniz Seferi

Halil Paşa komutasındaki Osmanlı Donanması 1620 yazında Akdeniz Seferi’ne çıktı. İstanbul'dan ayrıldıktan sonra Navarin'e gelen donanma, buradan da kuzeye, Adriyatik'e doğru yöneldi. Dıraç'ta iki İtalyan gemisini ele geçirdikten sonra İtalya'ya asker çıkardı ve İspanyollara âit olan liman şehri Manfredonia'yı fethetti.


Lehistan (Polonya-Litvanya) Seferi

Osmanlı Devleti ile Lehistan arasında bir dostluk mevcuttu. Dniester Dniester Irmağı iki ülke arasında sınır oluşturuyordu. Osmanlı - Avusturya Savaşları’nda Lehistan ilişkileri gerginleştiyse de barış bozulmamıştı. Fakat askerî birliklerin geçimini Lehistan'a yaptığı akınlarla sağlayan Kırım Hânı, barışa aykırı hareket ediyordu. Bunun yanı sıra Lehler, Boğdan işlerine müdâhaleden geri kalmadıkları gibi, Boğdan'a âit Hotin Kalesi’ni işgal etmişlerdi (1617). Ayrıca Eflak ve Erdel'in içişlerine müdâhale etmeye devam ediyorlardı. Bu olaylar üzerine Sultan Genç Osman, kendisine yapılan muhâlefetlere rağmen Lehistan Seferi’ne karar verdi. Bu arada Özi Beylerbeyi İskender Paşa komutasındaki birlikler, Prut kıyısında bulunan Yaş'ta, Lehleri bozguna uğratmıştı (20 Eylül 1620).

Sultan Genç Osman, 1621 yılının Nisan ayında Lehistan Seferi’ne çıktı. Lehler yeni ve daha büyük bir ordu meydana getirme çabasındaydılar. Avusturya'dan yardım alarak ordularını takviye ettiler. Osmanlı Ordusu 2 Eylül 1620'de Hotin önlerine geldi. Kale kuşatıldı ve Hotin Kalesi önlerinde yapılan meydan savaşında, düşman siperlerinin ele geçirilememesi, askerlerin şevk ve heyecânını oldukça yıprattı. Yeniçerilerin de kendilerini tam olarak savaşa vermemeleri, bu savaşın kesin bir netîce ile sonuçlanmamasına yol açtı. Lehistan elçilerinin savaşa kendilerinin neden olduklarını bildirmesi üzerine Hotin Antlaşması yapılarak sefere son verildi (29 Eylül 1621). Antlaşmaya göre Lehler ve Osmanlılar birbirlerinin topraklarına saldırmayacak, Lehistan eskiden olduğu gibi Kırım Hânı’na 40.000 duka altını verecekti.


Yenilik Hareketleri

Sultan Genç Osman, Lehistan Seferi’ndeki başarısızlığının sebebi olarak askerin gayretsizliğini görüyordu. Askerî alanda bâzı yenilikler yapma fikri böylece gelişti. İşe Kapıkulu Ocakları ile başladı. Yaptırdığı sayımda, asker sayısının maaş defterindeki kişi sayısından az olduğunu anlayınca fazladan para vermeyi kesti. Bu durum da, daha önce fazladan gelen paraları kendi ceplerine atan zâbitlerin, Sultan Genç Osman'a düşman olmalarına yol açtı.

Sultan Genç Osman; her şeyin farkındaydı, ancak tecrübesiz olması yüzünden istediği yenilikleri yapamıyordu. Anadolu, Mısır ve Suriye'deki Türk, Arap ve Kürtlerden oluşacak yeni bir ordu kurmak istiyordu. Aynı zamanda saray, harem ve ilmiyye teşkîlatlarını yeniden kurmak, yeni kânunlar çıkarmak gibi yenilikçi düşünceleri de vardı. Kapıkulu Ocakları bu durumdan rahatsızdı ve bunu belli etmekten kaçınmıyorlardı. Şeyhülislam Esad Efendi'nin başında bulunduğu ilmiyye sınıfı ise fikir belirtmiyordu.

Sultan Genç Osman'ın Halep, Erzurum, Şam ve Mısır beylerbeyilerine asker yazdırmak için gizli bir irâde gönderdiğinin sarayda adamları olan yeniçeriler tarafından öğrenilmesi, bardağı taşıran son damla oldu. Sultan Genç Osman asker toplamak için Anadolu'ya bizzat kendisi gitmek istiyordu. Bu arada İstanbul'a, Dürzî lider Maanoğlu Fahreddîn'in Lübnan'da bir isyan çıkardığı haberi geldi. Sultan Genç Osman bunu bir fırsat bilerek, isyânı bastırmak için Anadolu'ya gideceğini söyledi. Ancak Sadrâzam Dilâver Paşa* ve Şeyhülislam Esad Efendi, koskoca pâdişâhın küçük bir isyan için Anadolu'ya gitmesine gerek olmadığını söyleyerek, Sultan Genç Osman'ın Anadolu'ya geçmesini engellemeye çalıştılar. Başka bir çâresi kalmayan Sultan Genç Osman, Hacc'a gideceğini îlan etti. Daha önce hiçbir pâdişah Hacc’a gitmemişti. Sadrâzam Dilâver Paşa ve Şeyhülislam Esad Efendi çok uğraştılarsa da Sultan Genç Osman fikrinde kararlıydı. Pâdişâhın geçeceği güzergâh üzerindeki eyâletlerin beylerbeyileri haberdar edildi ve hazırlık yapmaları istendi. Sultan Genç Osman'ın yanında 500 yeniçeri ve sipâhî olacak, geri kalan asker İstanbul'un korunması için İstanbul'da kalacaktı. Sadrâzam, defterdar, nişancı, rikab ümerâsı, gedikliler, 40 müteferrika ve 40 dîvan kâtibi Hac kâfilesinde yer alıyordu.


Ölümü

Pâdişah otağının Üsküdar'a kurulacağı günden bir gün önce yeniçeriler Süleymâniye'de toplandılar. Ayaklanan yeniçeriler saraya girip bâzı devlet adamlarını öldürdüler. Yeniçeri ve sipâhîleri iknâ etmek isteyen Sultan Genç Osman, yeniçeri ağalarını merhamete getirmeye çalıştı. Ancak bunda başarılı olamadı. Yerine amcası I. Mustafa ikinci kez tahta çıkarıldı. İsyancılar o an için Genç Osman'ın öldürülmesini düşünmüyorlardı. Ancak Genç Osman'ın ne kadar dirâyetli bir pâdişah olduğunu bilen isyânın elebaşları pâdişâhın Yedikule Zindanlarına götürülüp orada öldürülmesini istediler.

Sultan Genç Osman'ın naaşı, ertesi gün Sultanahmet Câmii'nde kılınan cenâze namazından sonra Sultanahmet Câmii'nde babasının türbesine defnedildi.


Dönemin Sadrâzamları



Dâmad Halil Paşa* ** *** (1616-1619), (1626-1628)



Öküz Kara Mehmed Paşa* (1614-1616), (1619-1619)



İstanköylü Çelebi Ali Paşa (Güzelce Çelebi Ali Paşa): * ** (1619-1621)

İstanköy’de 1575 yılında doğmuş, gençlik yılları denizlerde geçmiş, 1597-1602’ye kadar Dimyat Sancakbeyi ve 1602’de de Yemen Beylerbeyi olmuştur. Bundan sonra Tunus, Mora ve Kıbrıs Beylerbeyliği görevlerinde bulunmuş, önce Kubbe vezîri, 1617’de de kaptanıderyâ olmuştur. Sultan I. Mustafa’nın (1622-1623) pâdişah olması üzerine bu görevden alınmış ve yerine Kara Dâvud Paşa* getirilmiştir. Dâvud Paşa 40 gün sonra azledilince de Ali Paşa ikinci kez kaptanıderyâ olmuştur. Sultan II. Osman döneminde üç kez deniz seferine çıkmış ve 1619 yılında sadrâzam olmuştur.

Sadrâzamlığı sırasında devlet adamlarının, tüccarların ve varlıklı kişilerin mallarına el koyarak hazîneye gelir sağlamıştır. Sultan II. Osman’ı Lehistan Seferi’ne teşvik etmiştir.

Ali Paşa 1620 yılında ölmüştür. Güzel yüzlü oluşundan da Güzelce Ali Paşa olarak tanınmaktadır. Sağlığında Sakız Adası ve Yeniköy’de bir câmi yaptırmıştır. Yeniköy’deki câmi paşanın ölümünden sonra yanmış ve yeniden yapılmıştır. Ayrıca Kasımpaşa’da da bir çeşmesi bulunmaktadır.


Ohrili Hüseyin Paşa: * (1621-1621)

Ohrili bir tımarlı sipâhînin oğludur. Bostancı Ocağı’nda yetişti. Bostancıbaşılık, yeniçeri ağalığı ve Rumeli Beylerbeyliği yaptı. Vezirlikle Dîvân-ı Hümâyunda bulunurken Güzelce Ali Paşa*’nın yerine vezîriâzam oldu (Mart 1621). Sultan II. Osman Hân’ın Lehistan Seferi’nde bulundu. II. Osman Vakâsı sırasında Dilâver Paşa*’nın ocaklılar tarafından öldürülmesi üzerine ikinci kez vezîriâzamlığa getirildi. Ancak isyan giderek büyüdü. II. Osman, Üsküdar’a geçip Bursa'ya gitmek istediyse de Hüseyin Paşa ile bostancıbaşı bunu uygun bulmadılar ve pâdişâhın Ağa Kapısı’na gitmesini istediler. Hüseyin Paşa Şehzâdebaşı’ndaki yeniçerileri iknâ ederek II. Osman’ı Ağa Kapısı’na götürdü. Ancak II. Osman, Ağa Kapısı’ndan alınıp Orta Câmii’ne götürüldüğü esnâda Hüseyin Paşa’yı yakalayan âsî yeniçeriler derhâl öldürdüler. O ölüm anında; “Yoldaşlar, pâdişâhınız Ocağınıza sığındı, mürüvvet sizindir, pâdişâhınızı bu hakârete lâyık görmeyin” diye yalvardı.

Sultan II. Osman Han, Yeni Odalara getirildiği sırada yolda Hüseyin Paşa’nın cesedini görünce ağlayarak; “Bu mazlum bi-günah idi. Her zaman bana kul hakkında iyilik söylerdi. Bunun sözünü dinleseydim başıma bu işler gelmezdi!” demiştir. Hüseyin Paşa Beşiktaş’ta Yahyâ Efendi Türbesi mezarlığına defnedildi.

Paşanın memleketi Ohri’de pek çok hayırlı eserleri mevcuttur. Ayrıca Çırağan Sarayı’nın bulunduğu yerde bir Mevlevîhâne yaptırmıştır.


Dilâver Paşa: * (1621-1622)

Hırvat asıllı olup Enderun'da yetişti. Sırasıyla zülüflü baltacı ve çaşnigir oldu. Bir süre Mısır'da kullar ağası, deşişe (buğday) nâzırı ve cizye emîni görevlerinde bulundu.

Daha sonra İstanbul'a getirilerek sarayda çaşnigirbaşılığa tâyin edildi. Bu görevde iken 1610'da Kırım Hânı Selâmet Giray'ın ölümü üzerine, İstanbul'da bulunan Canibek Giray'la birlikte Kırım'a giderek, onun hân olmasında rol oynadı.

Dilâver Paşa, 1613 yılında Kıbrıs Beylerbeyliği, ardından Bağdat Beylerbeyliğine getirildi. Revan Seferi’ne katıldı. 1616'da vezir unvânıyla Diyarbekir Beylerbeyliğine getirildi. Bu görev sırasında vakıf ve tımar meselelerindeki haksızlıkları, eyâleti dâhilindeki isyan hareketlerini ve bâzı anlaşmazlıkları halletti. Sultan II. Osman'ın tahta çıkışından sonra Rumeli Beylerbeyliğine getirilen Dilâver Paşa, berâberindeki kuvvetlerle İran Seferi’ne katıldı. Osmanlı Ordusu’nu yenilgisiyle sonuçlanan Serav Savaşı’ndan sonra imzâlanan Serav Antlaşması’nın akdinde önemli rol oynadı.

Daha sonra ikinci kez Bağdat Beylerbeyliği görevine tâyin edilen Dilâver Paşa’nın görevi kısa bir süre sonra Diyarbekir Beylerbeyliğine çevrildi. Lehistan Savaşı’nda, Hotin Seferi sırasında Dinyester Nehri’ne dayanan sağ kolda yer aldı. 17 Eylül 1621'de Ohrili Hüseyin Paşa*’nın yerine sadrâzam oldu.

Sultan II. Osman'a karşı ayaklanan âsîlerin îdâmını istedikleri kişiler arasında yer alan Dilâver Paşa, önce pâdişah tarafından korunduysa da daha sonra âsîlere teslim edildi. Âsîler tarafından katledilen Dilâver Paşa’nın naaşı Üsküdar'daki Miskinler Mezarlığına gömüldü (Mayıs 1622).

NOT: Dilâver Paşa'nın Hırvat asıllı olduğunun bilinmesine rağmen, günümüzde Bosna-Hersek'te yaşayan ve Türkçe bilmeyen Müslüman Dilâverler (Dilâver Paşa'nın torunları olduğunu sandığımız), yaşadıkları ülkeye geçmişte Türkiye'den (Osmanlı İmparatorluğu zamânında) göç ettiklerini büyüklerinden duyduklarını ifâde etmektedirler.


Kara Dâvud Paşa: * (1622-1622)

Dâvud Paşa zihin özürlü Pâdişah I. Mustafa'nın kız kardeşiyle evlenerek Osmanlı Hânedânı’na dâmat girmişti. I. Mustafa kısa bir süre tahtta kaldıktan sonra yerine tahta çıkan Genç Osman'a karşı yeniçeriler isyan ettiler.

Yeniçeriler I. Mustafa'yı ikinci bir kez tahta çıkarttıkları gibi eniştesi olan Dâvud Paşa'yı da 19 Mayıs 1622 târihinde sadrâzam yaptılar. Osmanlı târihçisi Peçevî'ye göre Dâvud Paşa bizzat kendisi Genç Osman'ı Yedikule Zindanlarına götürdü ve ertesi gün boğdurttu. I. Mustafa'nın ikinci saltanâtı yeniçerilerin isteklerine göre sadrâzamların değiştirildiği bir anarşi dönemiydi.

Dâvud Paşa'nın sadrâzamlığı ancak yirmi beş gün sürdü. I. Mustafa zihin özürlü olduğu için bu süre boyunca Dâvud Paşa I. Mustafa'nın annesiyle birlikte devletin kontrolünü ele geçirmeye çalıştı. Ancak bunda başarılı olamadı ve görevden alınarak îdam edildi.














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapabilirsiniz.