II. OSMAN
On Altıncı Osmanlı Sultânı
Babası:
I. Ahmet
Annesi:
Mahfiruz Haseki Sultan
Doğum
Târihi: 3 Kasım 1604
Vefât
Târihi: 20 Mayıs 1622
Saltanat
Müddeti: 26 Şubat 1618 - 10 Mayıs 1622
Türbesi:
İstanbul’dadır.
Sultan Genç Osman 14 yaşında iken,
amcası Sultan I. Mustafa'nın tahttan indirilmesi üzerine Osmanlı tahtına oturdu. Arapça, Farsça, Latince, Yunanca ve İtalyanca gibi Doğu ve Batı dillerini öğrendi.
Sultan Genç Osman, Fâtih Sultan Mehmet
devrine kadar yapıldığı gibi saray dışından, Şeyhülislam Esad Efendi’nin kızı ve Pertev Paşa'nın torunu ile evlendi. Yavuz Sultan Selim devrinden îtibâren
pâdişah saray dışından evlenmediği için bu davranış önemli bir değişiklik oldu.
Kendisine planlarını uygulayacak bir sadrâzam bulamadı.
Târihte eşine az rastlanır bir şekilde
tahtan indirilerek, Yedikule Zindanlarında boğularak öldürülen Sultan Genç Osman, babası Sultan I. Ahmet'in
Sultanahmet Câmii'nin
yanındaki türbesine
defnedildi. Tahta çıkar çıkmaz devlet erkânı içindeki üst düzey yetkilileri
değiştiren, müderris ve kadıların atanma yetkilerini şeyhülislamdan alan bir pâdişahtı.
İran ilişkileri
Sultan Genç Osman tahta çıktığı sırada Sadrâzam
Halil Paşa, İran Seferi’ndeydi.
Osmanlı Ordusu Pul-i Şikeste'de yenilmesine rağmen, İranlılar, mukaddes saydıkları Erdebil şehrinin Osmanlıların eline geçme ihtimâli üzerine barış
istediler. Serav sahrasında, daha önce iki devlet arasında imzâlanan Nasuh Paşa Antlaşması baz alınarak imzâlanan
Serav Antlaşması'yla barış tekrar sağlandı (26 Eylül 1618).
İtalya ve Akdeniz Seferi
Halil Paşa komutasındaki Osmanlı Donanması 1620 yazında Akdeniz Seferi’ne çıktı. İstanbul'dan ayrıldıktan sonra Navarin'e gelen donanma, buradan da kuzeye, Adriyatik'e doğru yöneldi. Dıraç'ta iki İtalyan gemisini ele
geçirdikten sonra İtalya'ya asker çıkardı ve İspanyollara âit olan liman şehri Manfredonia'yı fethetti.
Lehistan
(Polonya-Litvanya) Seferi
Osmanlı Devleti ile Lehistan arasında bir dostluk mevcuttu. Dniester Dniester Irmağı iki ülke arasında sınır oluşturuyordu. Osmanlı - Avusturya Savaşları’nda Lehistan ilişkileri gerginleştiyse de barış
bozulmamıştı. Fakat askerî birliklerin geçimini Lehistan'a yaptığı akınlarla sağlayan Kırım Hânı, barışa aykırı hareket ediyordu. Bunun yanı sıra Lehler, Boğdan işlerine müdâhaleden geri kalmadıkları gibi, Boğdan'a âit
Hotin Kalesi’ni
işgal etmişlerdi (1617). Ayrıca Eflak ve Erdel'in içişlerine müdâhale etmeye devam ediyorlardı. Bu olaylar
üzerine Sultan Genç Osman, kendisine yapılan muhâlefetlere rağmen Lehistan Seferi’ne karar verdi. Bu arada Özi Beylerbeyi İskender Paşa
komutasındaki birlikler, Prut kıyısında bulunan Yaş'ta, Lehleri bozguna uğratmıştı (20 Eylül 1620).
Sultan Genç Osman, 1621 yılının Nisan
ayında Lehistan Seferi’ne
çıktı. Lehler yeni ve daha büyük bir ordu meydana
getirme çabasındaydılar. Avusturya'dan yardım alarak ordularını takviye ettiler. Osmanlı Ordusu 2 Eylül 1620'de Hotin önlerine geldi. Kale kuşatıldı ve Hotin Kalesi önlerinde yapılan meydan
savaşında,
düşman siperlerinin ele geçirilememesi, askerlerin şevk ve heyecânını oldukça
yıprattı. Yeniçerilerin de kendilerini tam olarak savaşa vermemeleri, bu savaşın kesin bir netîce ile
sonuçlanmamasına yol açtı. Lehistan elçilerinin savaşa kendilerinin neden olduklarını bildirmesi
üzerine Hotin Antlaşması yapılarak sefere son verildi (29 Eylül 1621). Antlaşmaya göre Lehler ve Osmanlılar
birbirlerinin topraklarına saldırmayacak, Lehistan eskiden olduğu gibi Kırım Hânı’na 40.000 duka altını verecekti.
Yenilik Hareketleri
Sultan Genç Osman, Lehistan Seferi’ndeki başarısızlığının sebebi olarak askerin
gayretsizliğini görüyordu. Askerî alanda bâzı yenilikler yapma fikri böylece
gelişti. İşe Kapıkulu Ocakları ile başladı. Yaptırdığı sayımda, asker sayısının maaş
defterindeki kişi sayısından az olduğunu anlayınca fazladan para vermeyi kesti. Bu
durum da, daha önce fazladan gelen paraları kendi ceplerine atan zâbitlerin, Sultan Genç Osman'a düşman olmalarına yol açtı.
Sultan Genç Osman; her şeyin
farkındaydı, ancak tecrübesiz olması yüzünden istediği yenilikleri yapamıyordu.
Anadolu,
Mısır ve Suriye'deki Türk, Arap ve Kürtlerden oluşacak yeni bir ordu kurmak istiyordu. Aynı zamanda
saray,
harem ve ilmiyye teşkîlatlarını
yeniden kurmak, yeni kânunlar çıkarmak gibi yenilikçi düşünceleri de vardı. Kapıkulu Ocakları bu durumdan rahatsızdı ve bunu belli etmekten
kaçınmıyorlardı. Şeyhülislam Esad Efendi'nin başında bulunduğu ilmiyye sınıfı ise fikir
belirtmiyordu.
Sultan Genç Osman'ın Halep, Erzurum, Şam ve Mısır beylerbeyilerine asker yazdırmak için gizli bir irâde gönderdiğinin sarayda adamları olan yeniçeriler tarafından öğrenilmesi, bardağı taşıran son damla oldu.
Sultan Genç Osman asker toplamak için Anadolu'ya bizzat kendisi gitmek istiyordu. Bu arada İstanbul'a, Dürzî lider Maanoğlu Fahreddîn'in Lübnan'da bir isyan çıkardığı haberi geldi. Sultan Genç Osman bunu bir fırsat
bilerek, isyânı
bastırmak için Anadolu'ya
gideceğini söyledi. Ancak Sadrâzam Dilâver Paşa*
ve Şeyhülislam Esad Efendi, koskoca pâdişâhın küçük bir isyan için Anadolu'ya gitmesine gerek
olmadığını söyleyerek, Sultan Genç Osman'ın Anadolu'ya geçmesini engellemeye
çalıştılar. Başka bir çâresi kalmayan Sultan Genç Osman, Hacc'a gideceğini îlan
etti. Daha önce hiçbir pâdişah Hacc’a gitmemişti. Sadrâzam Dilâver Paşa ve Şeyhülislam Esad
Efendi çok uğraştılarsa da Sultan Genç Osman fikrinde
kararlıydı. Pâdişâhın geçeceği güzergâh üzerindeki eyâletlerin beylerbeyileri haberdar edildi ve hazırlık yapmaları istendi. Sultan
Genç Osman'ın yanında 500 yeniçeri ve sipâhî olacak, geri kalan
asker İstanbul'un
korunması için İstanbul'da kalacaktı. Sadrâzam, defterdar, nişancı, rikab ümerâsı, gedikliler, 40 müteferrika ve 40 dîvan kâtibi Hac kâfilesinde yer alıyordu.
Ölümü
Pâdişah otağının Üsküdar'a kurulacağı günden bir gün önce yeniçeriler
Süleymâniye'de toplandılar. Ayaklanan yeniçeriler saraya girip bâzı devlet adamlarını öldürdüler. Yeniçeri ve sipâhîleri iknâ etmek isteyen Sultan Genç Osman, yeniçeri ağalarını merhamete getirmeye çalıştı. Ancak bunda başarılı
olamadı. Yerine amcası I. Mustafa ikinci kez tahta çıkarıldı. İsyancılar
o an için Genç Osman'ın öldürülmesini düşünmüyorlardı. Ancak Genç
Osman'ın ne kadar dirâyetli bir pâdişah olduğunu bilen isyânın
elebaşları pâdişâhın Yedikule Zindanlarına götürülüp orada öldürülmesini istediler.
Sultan Genç Osman'ın naaşı, ertesi gün
Sultanahmet Câmii'nde
kılınan cenâze namazından sonra Sultanahmet Câmii'nde babasının türbesine
defnedildi.
Dönemin Sadrâzamları
Dâmad Halil Paşa: * ** *** (1616-1619), (1626-1628)
Öküz Kara Mehmed Paşa: * (1614-1616), (1619-1619)
İstanköylü Çelebi Ali Paşa (Güzelce Çelebi Ali Paşa): * ** (1619-1621)
İstanköy’de 1575 yılında doğmuş, gençlik yılları denizlerde geçmiş,
1597-1602’ye kadar Dimyat Sancakbeyi ve
1602’de de Yemen Beylerbeyi olmuştur. Bundan
sonra Tunus, Mora ve Kıbrıs Beylerbeyliği görevlerinde
bulunmuş, önce Kubbe vezîri, 1617’de de kaptanıderyâ olmuştur. Sultan I. Mustafa’nın (1622-1623) pâdişah olması üzerine bu
görevden alınmış ve yerine Kara Dâvud Paşa*
getirilmiştir. Dâvud Paşa 40 gün sonra azledilince de Ali Paşa ikinci kez kaptanıderyâ
olmuştur. Sultan II. Osman döneminde üç kez deniz seferine çıkmış ve 1619 yılında sadrâzam olmuştur.
Sadrâzamlığı sırasında devlet
adamlarının, tüccarların ve varlıklı kişilerin mallarına el koyarak hazîneye gelir sağlamıştır. Sultan II. Osman’ı Lehistan Seferi’ne teşvik etmiştir.
Ali Paşa 1620 yılında ölmüştür. Güzel
yüzlü oluşundan da Güzelce Ali Paşa olarak tanınmaktadır.
Sağlığında Sakız Adası ve Yeniköy’de bir câmi yaptırmıştır. Yeniköy’deki câmi paşanın ölümünden sonra yanmış ve yeniden yapılmıştır. Ayrıca
Kasımpaşa’da da bir çeşmesi bulunmaktadır.
Ohrili Hüseyin Paşa: * (1621-1621)
Ohrili bir tımarlı sipâhînin oğludur. Bostancı Ocağı’nda yetişti. Bostancıbaşılık, yeniçeri ağalığı ve Rumeli Beylerbeyliği yaptı. Vezirlikle Dîvân-ı Hümâyun’da bulunurken Güzelce Ali Paşa*’nın yerine vezîriâzam oldu (Mart 1621).
Sultan II. Osman Hân’ın Lehistan Seferi’nde bulundu. II. Osman Vakâsı sırasında Dilâver Paşa*’nın
ocaklılar tarafından öldürülmesi üzerine ikinci kez vezîriâzamlığa getirildi. Ancak isyan giderek büyüdü. II. Osman, Üsküdar’a geçip Bursa'ya gitmek istediyse de Hüseyin Paşa ile bostancıbaşı bunu uygun bulmadılar ve pâdişâhın Ağa Kapısı’na gitmesini istediler. Hüseyin Paşa Şehzâdebaşı’ndaki yeniçerileri iknâ ederek II. Osman’ı Ağa Kapısı’na götürdü. Ancak II.
Osman, Ağa Kapısı’ndan alınıp Orta Câmii’ne götürüldüğü esnâda Hüseyin Paşa’yı yakalayan âsî yeniçeriler derhâl öldürdüler. O ölüm anında; “Yoldaşlar, pâdişâhınız Ocağınıza sığındı, mürüvvet sizindir, pâdişâhınızı
bu hakârete lâyık görmeyin” diye yalvardı.
Sultan II. Osman Han, Yeni Odalara getirildiği sırada yolda Hüseyin Paşa’nın cesedini
görünce ağlayarak; “Bu mazlum bi-günah
idi. Her zaman bana kul hakkında iyilik söylerdi. Bunun sözünü dinleseydim
başıma bu işler gelmezdi!” demiştir. Hüseyin Paşa Beşiktaş’ta Yahyâ Efendi Türbesi mezarlığına
defnedildi.
Paşanın memleketi Ohri’de pek çok hayırlı eserleri mevcuttur. Ayrıca Çırağan Sarayı’nın
bulunduğu yerde bir Mevlevîhâne yaptırmıştır.
Dilâver Paşa: * (1621-1622)
Hırvat asıllı olup Enderun'da yetişti. Sırasıyla zülüflü baltacı ve çaşnigir oldu. Bir süre Mısır'da kullar ağası, deşişe (buğday) nâzırı ve cizye emîni görevlerinde bulundu.
Daha sonra İstanbul'a getirilerek sarayda çaşnigirbaşılığa tâyin edildi. Bu görevde
iken 1610'da Kırım Hânı
Selâmet Giray'ın
ölümü üzerine, İstanbul'da bulunan Canibek Giray'la birlikte Kırım'a giderek, onun hân olmasında rol oynadı.
Dilâver Paşa, 1613 yılında Kıbrıs Beylerbeyliği, ardından Bağdat Beylerbeyliğine getirildi. Revan Seferi’ne katıldı. 1616'da vezir unvânıyla Diyarbekir Beylerbeyliğine getirildi. Bu görev sırasında vakıf ve tımar meselelerindeki
haksızlıkları, eyâleti dâhilindeki isyan hareketlerini ve bâzı
anlaşmazlıkları halletti. Sultan II. Osman'ın tahta çıkışından sonra Rumeli Beylerbeyliğine getirilen Dilâver Paşa, berâberindeki kuvvetlerle İran Seferi’ne katıldı. Osmanlı Ordusu’nu yenilgisiyle sonuçlanan Serav Savaşı’ndan sonra imzâlanan Serav Antlaşması’nın akdinde önemli rol oynadı.
Daha sonra ikinci kez Bağdat Beylerbeyliği görevine tâyin edilen Dilâver Paşa’nın
görevi kısa bir süre sonra Diyarbekir Beylerbeyliğine çevrildi. Lehistan Savaşı’nda, Hotin Seferi sırasında Dinyester Nehri’ne dayanan sağ kolda yer aldı. 17 Eylül 1621'de Ohrili Hüseyin Paşa*’nın yerine sadrâzam oldu.
Sultan II. Osman'a karşı ayaklanan âsîlerin îdâmını istedikleri kişiler arasında yer alan Dilâver
Paşa, önce pâdişah tarafından korunduysa da daha sonra âsîlere
teslim edildi. Âsîler tarafından katledilen Dilâver Paşa’nın naaşı Üsküdar'daki Miskinler Mezarlığına gömüldü (Mayıs 1622).
NOT: Dilâver Paşa'nın Hırvat asıllı olduğunun bilinmesine rağmen, günümüzde Bosna-Hersek'te yaşayan ve Türkçe bilmeyen Müslüman Dilâverler (Dilâver
Paşa'nın torunları olduğunu sandığımız), yaşadıkları ülkeye geçmişte
Türkiye'den (Osmanlı İmparatorluğu zamânında) göç ettiklerini büyüklerinden
duyduklarını ifâde etmektedirler.
Kara Dâvud Paşa: * (1622-1622)
Dâvud Paşa zihin özürlü Pâdişah I. Mustafa'nın
kız kardeşiyle evlenerek Osmanlı Hânedânı’na dâmat girmişti. I. Mustafa
kısa bir süre tahtta kaldıktan sonra yerine tahta çıkan Genç Osman'a karşı yeniçeriler isyan ettiler.
Yeniçeriler I. Mustafa'yı ikinci bir
kez tahta çıkarttıkları gibi eniştesi olan Dâvud Paşa'yı da 19 Mayıs 1622 târihinde
sadrâzam yaptılar. Osmanlı târihçisi Peçevî'ye göre Dâvud Paşa bizzat kendisi Genç Osman'ı Yedikule Zindanlarına götürdü ve ertesi gün boğdurttu. I. Mustafa'nın ikinci
saltanâtı yeniçerilerin isteklerine göre sadrâzamların değiştirildiği bir anarşi dönemiydi.
Dâvud Paşa'nın sadrâzamlığı ancak yirmi
beş gün sürdü. I. Mustafa zihin özürlü olduğu için bu süre boyunca Dâvud Paşa I.
Mustafa'nın annesiyle birlikte devletin kontrolünü ele geçirmeye çalıştı. Ancak
bunda başarılı olamadı ve görevden alınarak îdam edildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapabilirsiniz.